1.24.2013

Aşk Üstüne

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
  Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
  Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap  verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen neyapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
  Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani,yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
 Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet  bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
  Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.....
  Nazım HİKMET

Bir Ayrılış Hikayesi


Erkek kadına dedi ki: 
- Seni seviyorum, 
ama nasıl? 
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp 
parmaklarımı kanatarak 
kırasıya, 
çıldırasıya... 
Erkek kadına dedi ki: 
- Seni seviyorum, 
ama nasıl? 
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, 
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz 
yüzde hudutsuz kere yüz... 
Kadın erkeğe dedi ki: 
- Baktım 
dudağımla, yüreğimle, kafamla; 
severek, korkarak, eğilerek, 
dudağına, yüreğine, kafana. 
Şimdi ne söylüyorsam 
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana... 
Ve artık 
biliyorum: 
Toprağın 
Yüzü güneşli bir ana gibi 
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini... 

Fakat neyleyim 
saçlarım dolanmış 
ölmekte olanın parmaklarına 
başımı kurtarmam kâbil 
değil! 
Sen 
yürümelisin, 
yeni doğan çocuğun 
gözlerine bakarak... 

Sen 
yürümelisin, 
beni bırakarak... 

Kadın sustu. 

SARILDILAR 

Bir kitap düştü yere... 
Kapandı bir pencere... 

AYRILDILAR...

HALA KOYNUMDA RESMİN


Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
Sımsıcak konuşurdun konuşunca
Hâlâ koynumda resmin

Dağları anlatırdın ve dostluğu
bir ceylan gibi sekerdi kelimeler
Sesini duymasam çölleşirdi dünya
dağlar yarılır ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime
Hâlâ koynumda resmin

Gün akşam olur elinde kitaplar
ve bir demet çiçekle çıkıp gelirdin
bir kez bile unutmadın "merhaba" demeyi
ve en yanık türküleri nasıl da söylerdin
bir dostun vurulduğu gün
Hâlâ koynumda resmin

Kaç mevsim kırlara çıkıp
çiçekler topladık mezarlar için
Belki ürküttük tarla kuşlarını
belki kurdu kuşu ürküttük
ama aşkı ürkütmedik hiç
Hâlâ koynumda resmin

Ve hâlâ sımsıcak durur anılar
sımsıcak ve biraz boynu bükük
Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış
yasak bir kitap gibi durmaktadır
ve firari bir sevda gibi
Şimdi duvarlarda resmin
Yazar : AHMET TELLİ

1.23.2013

Hey Taksi !


Son Diye Bir Şey Yoktur Dostum !


- Bir sigara versene!
- Al ama bu son sigara!..
- Son sigara mı? Son sigara diye bir şey yoktur dostum! Her zaman bir sigara daha bulunur. Son dediğin sadece filmlerde olur. Mutlu son, acıklı son, saçma son, sade son vs... Her filmin mutlaka bir sonu olur. Fakat biz yine de kuşkulanır dururuz. Ya adamın biri bir gün filmine son koymayı unutursa diye... Kıyamete kadar seyret dur işin yoksa! Bizim hayatımızı kim yaşayacak o zaman?
 G.ÖZCAN

Fobilerimiz


fobilerimiz :)
evet evet korkularımız yani :) 
ne kadar da çok ve çeşitliler :))



AİLUROFOBİ: kedilerden korkma 
Daha önceden, kedilerle ilgili kötü bir tecrübesi olan kişilerin korkusuna deniyor…

AMATOFOBİ: toz korkusu 
Benim gibi temizlik takıntısı olanlarda mı var acaba?

ANEMOFOBİ: fırtına korkusu 
Mantıklı bir korku gibi geliyor

ARAKNOFOBİ: örümceklerden korkma 
Böyle bir korkusu olan tanıdıklarınızla sakın dalga geçmeyin olur mu?

ARİTMOFOBİ ARAKİBUTİFROFOBİ: yerfıstığı ezmesinin, yerken, damağa yapışmasından duyulan korku 
En enteresanlarından biri sayılabilir!

ARİTMOFOBİ: sayılardan korkma 
Çok garip geliyor değil mi, böyle bir korku?

ASTROFOBİ: şimşek korkusu 
Mantıklı diyebilirim…

BALLİSTOFOBİ: silahtan ya da mermilerden korkma 
Gayet yerinde bir korku!

BİBLİYOFOBİ: kitaplardan korkma 
Nasıl bir şuuraltıdır anlamak çok zor değil mi?

BELENEFOBİ: iğnelerden korkma 
Belki anlaşılabilir, azıcık acıtıyor diye…

EİSOPTOFOBİ: aynalardan korkma 
Kendini çirkin bulanlar için olabilir mi acaba?

ELEKTROFOBİ: elektrikten korkma 
Evet bence de korkulacak bir şeydir elektrik, abartmamak kaydı ile..

FARMAKOFOBİ: ilaçlardan korkma 
Kötü çağrışımlar yapıyor olabilir kişilerde.

FİLEMAFOBİ: öpmekten ya da öpüşmekten korkma 
Ne diyeyim ki!!!

FOTOFOBİ: ışıktan korkma
Belki vampir ruhlular için mi acaba?

GAMETOFOBİ: evlenmekten korkmak
Bekar erkekler için belki, masraflı bir iş diyemi bakıyorlar ne?

GEFİROFOBİ: köprülerden geçmekten korkma 
Köprüdeki ayılar belki korkutuyor olabilir!

GERENTOFOBİ: yaşlı insanlardan ya da yaşlanmaktan korkmak!
Herkesin zamanla yaşlanacağını kabul edemeyenler için herhalde…

HELYOFOBİ: Güneş'ten korkma 
Biraz mantıklı olabilir…

HERPETOFOBİ: sürüngenlerden korkma 
Bende biraz var mesela!

HİDROFOBİ: sudan, yüzmekten ya da boğulmaktan korkma 
Yüzme bilmeyenler için anlayabilirim…

HİGROFOBİ: nemden ya da yağmurdan korkma 
Sele dönüşmediği sürece problem yok bence…

HİPNOFOBİ: uyumaktan korkma 
Kendini çoook uyanık zannedenler içinse eyvallah!

HİPOFOBİ: atlardan korkma 
Atları tanımayanlar için, fazla yaklaşmamak gerekiyor galiba…

HİPPOPOTOMONSTROSSESQUİPPEDALİOFOBİ; uzun cümlelerden korkma
Gerçekten böyle bir adı olması bile, bu korkuyu tarif etmek için yeterli gibi sanki!!!

SİDEREFOBİ; yıldızlardan korkma

Küçük Prens !

Eğer insan bir çiçeği seviyorsa ve milyonlarca yıldızın üzerinde bu çiçekten yalnızca bir tanecik varsa, yıldızlara uzaktan bakmak bile bu insanı mutlu etmeye yeter. Çünkü insan kendi kendine 'işte benim çiçeğim oralarda bir yerde' diyebilir.
"Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur. Ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimi gösteremem sana.. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin..."

Söz

İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar. — Yahya Kemal Beyatlı

Time To Leave


Students listened to the lesson. The teacher asked the question. Light was opened. Over the tip of the pen. The bell rang. The man was silent. The door slammed. School's out. Director gave a speech. Bird branch was made. Athan read. She saw the boy, the boy saw the girl. Seller shouted. She went to stop. Television was opened. Approached the driver stops. The bell rang. The man got on the bus. Fell to the ground cemre. The driver closed the door. Woman opened the bus window. The building was laid. Drinking tea. She listened to music. Next was uncomfortable. Baby began to cry. Woman angry. The man pressed the button. The driver of gum chewed. Children stop down. The bus was moving. Aircraft landed at the airport. Two rope tied to each other. The board has crashed into the nail. She went home. Mom opened the door. Dad came home. Neighbor knocked on the door. Blacksmith shouted. Marti was heard. The man pressed the horn. Girl fell to the ground. Sela was given. Top goal was the full ninety. The phone rang. Cup fell to the ground. Food cooked. Girl tied scarf. Nine picked up the weave. Engraved in the soil. Children who spoke on the phone. The man sat down. The baby's body blown soul. Pulled into the human breath. Non-burned. Voice rose to disembark. Clothes hung suspended. The pen tip is inserted. The two companies merged. Woman walking in the snow slipped. Seat creaked. Someone sneezed. It was an earthquake. The sun was born. A cigarette went out. Phosphorescence in the sea had. Stars record. Was a volcanic eruption. Eleven o'clock struck. Rainbow appeared. Melted sugar in the tea. Air decision. Moments when added together created. He turned around and left. Young girl cried and cried. It is night time's up. Mother was able to feed her baby. One child closed his eyes and went to sleep forever. And life again and again established. But the world is mortal. It has a will of the Absolute. A strong wind is blowing transience, time to leave ...

1.18.2013

.

En kusursuz cinayet, yaşama sevincini öldürmektir. P.COELHO

Kadını Anlamak


Bir kadını anlamak,bir şarabı tatmak gibidir...
Dünüyle, bugünüyle ve yarınıyla .Sizde
bıraktığı, bırakacağı tatları sevmek, Yeniden
onu içebilmek arzusuyla yanıp tutuşmak
gibidir....
Sarhoşun hep bir bahanesi vardır içmek için.
O hüzünlense de içer, sevinse de...
Ama...
Aşığın bahanesi olmaz. Amacı mutlu olmaktır
sevdiği ile...
Öyleyse değer vereceksiniz sevdiğiniz kadına..
Yüreğine dokunacaksınız, saçına
dokunmadan önce.
Ve kadın Işığıyla, neşesiyle, kahkahasıyla
başınızı döndürebiliyorsa.
Gözleri ile gözlerinizi okuyabiliyorsa.
Sevincinizi hüznünüzü paylaşabiliyorsa. İşte o 
kadın sizin ŞARABINIZDIR

Ayrılık Vakti

Öğrenci dersi dinledi. Öğretmen soru sordu. Işık açıldı. Kalemin ucu bitti. Zil çaldı. Adam sustu. Kapı çarptı. Okul bitti. Müdür konuşma yaptı. Kuş dala kondu. Ezan okundu. Kız oğlanı gördü, oğlan kızı gördü. Pazarcı bağırdı. Kız durağa gitti. Televizyon açıldı. Şoför durağa yaklaştı. Çan çaldı. Adam otobüse bindi. Toprağa cemre düştü. Şoför kapıyı kapattı. Kadın otobüste camı açtı. Binanın temeli atıldı. Çay yudumlandı. Kız müzik dinledi. Yanındaki rahatsız oldu. Bebek ağlamaya başladı. Kadın sinirlendi. Adam düğmeye bastı. Şoför sakız çiğnedi. Çocuk durakta indi. Otobüs hareket etti. Uçak havaalanına indi. İki ip birbirine bağlandı. Tahtaya çivi çakıldı. Kız eve gitti. Anne kapıyı açtı. Baba eve geldi. Komşu kapıyı çaldı. Demirci bağırdı. Martı sesi duyuldu. Adam kornaya bastı. Kız çocuk yere düştü. Sela verildi. Top tam doksandan gol oldu. Telefon çaldı. Bardak yere düştü. Yemek pişirildi. Kız başörtüsünü bağladı. Nine örgüyü eline aldı. Toprak kazındı. Çocuk telefonla konuştu. Adam oturdu. Bebeğin bedenine ruh üflendi. İnsan nefesini içine çekti. Sigara yakıldı. Vapurdan ses yükseldi. Elbise askıya asıldı. Kaleme uç takıldı. İki şirket birleşti. Karda yürüyen kadının ayağı kaydı. Koltuk gıcırdadı. Birisi hapşırdı. Deprem oldu. Güneş doğdu. Bir sigara söndü. Denizde yakamoz vardı. Yıldız kaydı. Volkanik patlama oldu. Saat on biri vurdu. Gökkuşağı çıktı. Şeker çayın içinde eridi. Hava karardı. Anlar birbirine eklendi zaman yaratıldı. Arkasını döndü ve gitti. Genç kız ağladı, ağladı. Gece oldu zaman doldu. Anne bebeği doyurdu. Çocuk gözlerini kapattı ve sonsuzluğa uyudu. Ve hayat tekrar, tekrar kuruldu. Fakat dünya fanidir. Mutlak Bir öyle irade etmiştir. Kuvvetli bir fanilik rüzgârı esiyor, ayrılık vakti…

Şimdi Hayat

Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim. Ne hissettiysem onu söyledim , onu yaşadım. Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım. Asla keşkelerim olmadı. Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım. Karşıma bazen gerçek yüzler , bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım. Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim , ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım , bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim , af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler. Ama asıl unuttukları şuydu; Ben aldanmadım. Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar. Bir insan kaybının ne olduğunu bilemedikleri için. Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için. Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim...

Son



Issız bir parkta sallanırken insan, gökyüzüne dokunacağını düşünür bazen. Sonsuz mavinin derinliklerinde kaybolup gideceğini hayal eder. Düşler kurar mutluluğa dair. İçinden şarkılar söyler biraz hüzünlü biraz melankolik, biraz da aşk kokan.
 Hızlanır git gide sallanışlar.Düşündükçe hızlanır, hızlandıkça düşünür.. Sonra birden ya kopar ipleri salıncağın tüm düşler suratına yapışır, insanın ya da duru salıncak, düşlerde durur.
Mavilikler siyah olur ansızın. Mutluluk hüzünler acı şarkılar birer feryat olur. Duyan olmaz. Salıncağın ardında kimse kalmamıştır. Sallayan ve o an, karanlık çöker başta parka.. Sonra tüm şehre. Ve sen siyah görürüsün her şeyi.
Konuşmak istersin konuşamasın. Konuşursun anlayan olmaz. Ve yine susarsın. Gidersin karanlıklar içine ve ağlarsın. Sonra herkesten gizli herkes toplanır başına. Gözlerinde alaycı gülümsemeler. Nefret edersin insanlardan. Kaçarsın bilmediğin bir yere. Yerde gözünden akan yaşların izleri.
Basmadan üzerine koşarsın koşarsın.  Bir uçurum çıkar karşına. Durup kalırsın bir süre. Sonra bakarsın ardına. Herkes ardında. Atla atla diye tempo tutarken görürsün dostlarını ve gülümsersin, son bir defa. Bırakırsın kendini boşluğa. Rüzgarda savrulur sallanırsın. Salıncakta olmasan da son sallanıştır bu.

Blog Arşivi

Hayatın İçinden