İnsan değer verdiği şeyden kopabilir mi? Yâda bu ne kadar
kolay olur? Zorunda kaldıysa katlanabilir mi? Bu acı içini sızlatmaz mı? En değerlisini
bir kenara bırakıp gidebilir mi? Kırılır mı, incilir mi diye düşünür mü? Onu tek
bırakırken karanlıktan korkar diye düşünmez mi? O çok uzaklara giderken geride
kalan ne kadar uzaktadır hiç düşünür mü? Gidip de dönmemezlik yapar mı? O gitse
de kalan sağlam mıdır? Zaman bir çocuğun katili olamaz mı? Üzer mi üzülür mü? Yalnızlığa
terk ettiği üşür mü? Tek başına bu koca şehirle başa çıkabilir mi? Bir gün döneceğini
bilse de döner mi? zamanını bekler mi? Değer verdiği şeyi unutur mu? Zaman onun
en kötü dostu olur mu? Acır mı? Sever mi? Unutur mu? Konuşur mu? Yer mi? İçer mi?
Üşür mü? Karanlıktan korkar mı? Peki ya kimsesizlikten? Yalnızlık onun en kadim
dostu olur mu? Olsa da zamanı gelince ondanda ayrılır mı? Düşünmez mi hiç değerlisini?
Acımaz mı ona? Pisliklerle dolu şehre onu hapsederken bıraktığı kalbi
çiğneyerek gittiğini ve o kalbin o gelmeden düzelmeyeceğini düşünmez mi? Peki ya
giden değer verdiği şeyden uzak kalmaya dayanabilir? içi yana yana her an onu
düşüne düşüne gittiğine değer mi? zaman
gelse her şey bitse yollar ayırdığı gibi yollar birleştirse. Yollar peki ya
onlar acımaz mı bu iki varlığa? Ayrılıklara düştüğünü düşünmez mi? Yâda değerlinin
bi anı gelse oyun sona erse son nefesini verse bunun vebalini giden yüklene
bilir mi? İmkansızlığı yener mi? Son nefesten
önce yetişir mi? Korkma ben varım der mi? Tamda yardıma ihtiyacı olduğu anda? Yada
o anlarda hala yalnızlıktan mı yardım diler? Yalnızlıkta kimsesi olmamıştır onu
anlar. Gelen yok giden yok. Selam yok. Değer veren yok, verilen yok. Aradan zaman
geçse, geçse, geçse. Uzaklardaki gelse
ki değerliği bıraktığı yerde kıpırdamadan öylece oturuyor. Sevgisi daha artmaz
mı? Özlemini gidermek için sarılmaz mı? Yapamadı. Neden yapamadı? Sevgi mi
bitmişti? Aşk mı yok olmuştu? Haline mi acımıştı? Gördüğü tablo karşısında
şaşkınlık mı geçirmişti? Hangisiydi? Yoksa artık sarılsa da sevse de bu tek
taraflı mı olmuştu? Giden unutulmuş muydu? Kalan bütün bu acıları unutacak
mıydı? Aslında tamda karşısındaydı. Elini uzatsa tutacak işte? Bir ses kadar
nefes kadar yakın. Nasıl yapacaktı ki? Biliyordu o eli bir kere tutsa bir daha
bırakmayacaktı. Ama yine mecburiyetler girebilirdi araya. Tekrar tekrar aynı
acıya nasıl dayanacaktı. Yapabilir miydi? Yada sonrayı düşünmeden o eli tutmalı
mıydı? Sonuç ne olursa olsun tutmalı mıydı? Birden düşünmedi sanki bir buz
parçası gibiydi. Sonra birden güneş doğdu ve sanki o buzu eritti. Elini uzattı.
Giden tuttu. Sarıldı. İşte o günlerce aylarca yıllarca özlediği sevgi şefkat
buydu. Ve onu bulmuştu. Sol tarafındaki acıda son bulmuştu. İçindeki organları
sanki tekrar can bulmuştu. Uzun zamandır belki ilk defa yüzü gülüyordu. Evet, evet
gülüyordu. Özlem duyduğu her şey sona ermişti. O gelmişti. Artık mutluydu. Sarıldı
sarıldı sarıldı. Bunu yaparken hiç bişey düşünmemeye çalıştı ve yapabildi bunu.
Biran boş bulundu yere düştü. Her şeyin bittiğini sandı giden. O ölüyordu. Kalanın
yüzünde tatlı bir tebessüm kalmıştı yaşadığı bütün acılara rağmen ve son sözler
dökülmüştü ağzından: seni seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder